10 Aralık 2014 Çarşamba

Sri Lanka Günlüğü - Solda Güneş Yükseliyordu Güneye Giderken

Sri Lanka'nın kuzey bölgelerinde altı gün geçirdikten sonra güneşin ve okyanusun tadını çıkarmak için adanın güneyine gidiyoruz.  Gezi rotalarımızdan biri olan Yala Ulusal Park'ı o dönemde kapalı olduğu için es geçmek durumundayız. Yolda nehirleri ve vadileri geçerken, güneş iyiden iyiye yüzünü göstermeye başlıyor. Yaklaşık altı saatlik otobüs yolculuğunda önce üzerinde hala Nuwara Eliya'dan kalma çiğ damlacıkları olan montu çıkarıyorum, sonra Adem'in tepesi tırmanışında yakalandığımız muson yağmurunda ıslanan bez ayakkabılarımı kuru sandaletle değiştiriyorum. İnce kazağımı da çıkarınca sahil moduna geçiyorum artık, deniz ve güneş için hazırım.


Güneyde ilk durağımız Mirissa sahili. Hemen yanındaki Unawatuna sahiline göre çok daha az bilinen, sakin bir balıkçı kasabası. Sırtımızda çantalarla kalacak bir yer bakınırken okyanusun kıyısındaki Banana Garden Oteli fark ediyoruz. İlk defa okyanus göreceğiz diye heyecan dorukta. Otelin okyanusa bu kadar yakın olması ise inanılmaz bir şans bizim için. Hep beraber konaklayacağımız büyük bir oda kiralıyoruz, kahvaltı dahil gecelik 30 TL'ye denk geliyor. Zaten Sri Lanka Hint Okyanusundaki komşu bölgelere göre (en yakın komşusunun Maldivler olduğu düşünüldüğünde) çok daha ucuz bir destinasyon. Bizim gittiğimiz dönemde daha az biliniyordu ama şimdi yavaş yavaş seyahat dergilerinde yer almaya başladı, gitmek isteyenlere eliniz çabuk tutun derim :) Mirissa sahili benim o döneme kadar gördüğüm en güzel sahil, özellikle okyanusta yüzüyor olmak çok etkileyici.


Sri Lanka'ya uçuş sekiz saat, kentleri, tapınakları ve çay tarlalarını gezmek altı gün, Mirissa'ya otobüs yolculuğu altı saat, okyanus kıyısında kitap okumak ise paha biçilemez…


Sarı kumlarda yuvarlandıktan ve okyanusta gördüğümüz her karaltıda "köpekbalığı mı o" gerilimiyle yüzmeyi denedikten sonra Mirissa'yı keşfe çıkıyoruz. Mirissa çok küçük bir yer, sahilde kısa bir yürüyüş alanı ve birkaç caddeden oluşuyor. 


Elimizde fotoğraf makinası ile gezinirken Sri Lanka'lı bir aile ile tanışıyoruz, bizi evlerine yemeğe davet ediyorlar. Peşlerine takılıp gidiyoruz. Gittiğimiz ev Mirissa'nın daha iç kısımlarında, çoğunlukla Müslümanların yaşadığı bir bölgede yer alıyor. Ev tek katlı, topraktan yapılma ve evin içinde yerdeki birkaç kilim, birkaç sandalye ve duvara asılmış Kabe resmi dışında hiçbir eşya yok. 

Eve girdikten hemen sonra komşular bizi görmek için akın ediyor. Gerçekten, tablo tam olarak şu şekilde; biz, bize ayrılan dört sandalyede oturuyoruz. İnsanlar çocuklarıyla beraber gruplar halinde eve gelip bizim karşımızda yere oturuyorlar. Dili anlamadığımız için birbirimizle sadece gülümseyerek iletişim kuruyoruz, çocuklar bazen gelip bize dokunuyorlar. Her gelen misafir grubuyla birlikte artık kanıksadığımız bol şekerli ve sütlü çay ikram ediliyor, ayıp olmasın diye gelen her çayı içmek durumunda kalıyoruz. 


Misafir grubu biraz azalınca sofra kuruluyor. Yemekte pilav ve tavuk var. Olduğumuz gibi yere çöküp yemeği ellerimizle yiyoruz, yemeğin üzerine bir bardak daha şekerli ve sütlü çay içiyoruz :) 


Evin en büyük kızı Adije ellerimize hint kınası yapıyor, biraz sonra evin en küçük çocuğu olduğu yerde kıvrılıp uyuyor, sonra teker teker diğer çocuklar da uykuya dalıyor. Kalkmak için izin istiyoruz, orada kalmamız için çok ısrar ediyorlar, hatta evin babasının gözleri doluyor gitmeyelim diye. Biz de gitmek için ısrar ediyoruz. Onaylama ve onaylamama ifadesi olan kafa hareketleriyle geçen bir yarım saatten sonra bizi eve getiren taksiyi aramak aklımıza geliyor, taksi şöförü ingilizce biliyor ve aileyi de tanıyor. Taksi gelince sürücü aileyi gitmemiz gerektiğine ikna ediyor ve vedalaşıp evden ayrılıyoruz. Otele dönerken belki de hayatımızdaki en tuhaf deneyimlerden birini yaşadığımızın ayırdına varıyoruz.

Mirissa'da geçirdiğimiz iki günün ardından, komşu sahil Unawatuna'ya gidiyoruz. Unawatuna, Sri Lanka'nın en bilinen sahil şeridi, aynı zamanda 2004'deki tsunamiden en fazla zarar gören bölge.  Tsunami sırasında dev dalgalar sahil şeridi yerle bir etmiş, o yüzden deniz kenarında yer alan tüm otel ve pansiyonlar yeniden yapılmış (köpekbalığı korkumuz azalırken tsunami korkumuz tetikleniyor böylece). 

Unawatuna, Mirissa'ya göre çok daha havalı bir yer; sahildeki klüplerden müzik sesleri geliyor ve gençler sahilde voleybol oynuyor. 


Sri Lanka yazınca google görsellerde çıkan ve tüm gezi boyunca aradığımız sopa üstünde balık tutanları sonunda bulmanın haklı gururunu taşıyoruz. Nasıl yapıldığını çözemedik ama görünüş şu şekilde:


Deniz ve güneş tatili hakkımızı Mirissa'da doldurduğumuz için Unawatuna'da ancak bir gece kalıyoruz. Adadan ayrılmadan önceki son durağımız Galle şehri. Galle etrafı surlarla çevrili olduğu için tsunamiden çok fazla etkilenmemiş. Gezinin başından beri ilk kez güzel restoranlar ve tasarım dükkanlara rastlıyoruz, galiba Galle şehri Sri Lanka'dan ayrılmadan önce turistlerin yemek ve alışveriş için uğrak noktası aynı zamanda. 


Şehri ancak yarım gün dolaştıktan sonra gece uçağına yetişmek için yola koyuluyoruz. On günlük gezgin hayatımızın sonuna gelmiş oluyoruz böylece. Çantamızda hala nemli kıyafetlerimiz, bergamot kokulu seylan çaylarımız ve üzerinde "SRI LANKA, A LAND LIKE NO OTHER"* yazan magnetlerimizle eve dönüyoruz. Her güzel şeyin bir sonu var, neyse ki yaşadığımız tüm güzellikler ve ilginç anılar daha uzun yıllar sohbetlerimizi süslemeye devam edecek.

*Sri Lanka, başka hiçbir yere benzemez

Seyahatten önce yapılması gerekenler: Sri Lanka vize istemiyor, sadece pasaportunuzu alıp gidebilirsiniz. Sıtma yaygın olmamakla birlikte yine de bazı bölgelerde görülüyormuş ama biz ilaç kullanmak istemedik. Yanımıza bolca sinek kovucu losyon ve bilekliklerden aldık.

Bütçe: Toplu taşıma ucuz ve yaygın olarak kullanılıyor. Gayet uygun fiyatlarda konaklama seçenekleri mevcut. Uçak bileti tutarı biraz fazla olabilir ama bu kadar farklı bir deneyim yaşamak için toplamda düşük bütçeli bir tatil aslında.

Yeme, içme: Yerel yemekler çok ama çok acı. Daha turistik yerlerde bizim ağız tadımıza uygun yiyecekler bulmak mümkün. Meyveler ucuz ve lezzetli. Çay, süt ve şeker ilaveli olarak geliyor, ayrıca mıutlaka belirtmek lazım, bir bunu üçüncü günün sonunda fark ettik de :)

Neler alabilirim? Özellikle Galle şehrinde ve fil yetimhanesinin olduğu bölgede hediyelik eşya dükkanları ve tasarım butikler var. Çay almak iyi bir seçenek olabilir.

Neler götürebilirim? Birçok ülkede olduğu gibi çocuklar etrafınızı çevreleyebilir. "Hello, money" diye koşmuşlardı bizim etrafımızda. Giderken yanınızda çikolata, şeker gibi küçük hediyeler götürebilirsiniz.


Hiç yorum yok: